Bakırköy Cezaevi'nde siyasi kadın tutukluların koğuşuna kamera takılmak istendi
Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevine banyoları görecek şekilde güvenlik kameraları takılmak istendi. Akademisyen Barış Işık bunun hukuka ve insan onuruna aykırı olduğunu söyledi.

Fotoğraf: MA
İstanbul’daki Bakırköy Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda tutuklu bulunan siyasi mahpus kadınların kaldığı koğuşlara, tuvalet ve banyo girişlerini görecek şekilde güvenlik kamerası yerleştirilmek istendi.
Emek ve demokrasi güçlerine yönelik düzenlenen operasyon sonrası 21 Şubat'ta tutuklanan, aralarında sanatçıların, gazetecilerin ve siyasi parti temsilcilerinin bulunduğu 19 kadının bulunduğu koğuşta yaşandı.
Kadınlar avukatları aracılığı ile kamera takmak için deldikleri yerlerin banyo giriş çıkışlarını ve oda girişlerini gördüğünü belirtti.
‘İnsan onuruna aykırı’
İstanbul Okan Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ceza ve Ceza Muhakemesi Anabilim Dalı Dr. Öğretim Üyesi Barış Işık; banyo, tuvalet ve koğuşun içinin görünecek şekilde kameraların yerleştirilmek istenmesinin hukuka ve insan onuruna aykırı olduğunu söyledi. Işık, cezaevinde hükümlü ve tutukluların kamera tertibatı ile izlenmesinin çok hassas bir konu olduğunu belirtti ve “Hükümlü ve tutuklular özel hayatları olmayan, cezaevinde her türlü takibe ve müdahaleye açık kişiler değillerdir. Anayasa’da ayrıntılı olarak düzenlenen özel hayatın gizliliği hükümlü ve tutuklular için de geçerlidir” diye ekledi.
Işık, özel hayatın gizliliğinin hükümlü ve tutuklular için de geçerli olduğunun Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun Maddesi 6’da yer alan “infaz kurumlarında hükümlülerin düzenli bir yaşam sürdürmeleri sağlanır. Hürriyeti bağlayıcı cezanın zorunlu kıldığı hürriyetten yoksunluk, insan onuruna saygının korunmasını sağlayan maddî ve manevî koşullar altında çektirilir” hükmü ile de açıkça ortaya konduğuna dikkat çekti. Barış Işık, aynı maddeye göre ceza infaz kurumlarında hükümlülerin yaşam hakları ile beden ve ruh bütünlüklerini korumak üzere her türlü koruyucu tedbirin alınması zorunlu olduğunu da belirtti.
‘Koğuşları onlar için özel alandır’
Öğretim üyesi Barış Işık şöyle devam etti: “Koğuşları onlar için özel alandır ve idareye karşı da korunmalıdır. O kadar ki ceza hukuku doktrinin de koğuşların konut olarak kabul edilmesi, bu anlamda bazı hallerde koğuşun içine yönelik müdahalelerin konut dokunulmazlığının ihlali sayılmasını savunan görüşler dahi mevcuttur.
Kamera tertibatı takılmasını ikiye ayırarak ele almakta fayda vardır. İlki koğuşun içine takılmasıdır ki bu, hukuken mümkün değildir. Yine kameranın koğuş içerisine görecek biçimde yerleştirilmesinin mümkün olmadığı da açıktır.
İkinci bir yöntem olarak; ortak alanlara kamera takılmasıdır ancak bu halde dahi somut gerekçeler açıkça ortaya konulmalı ve asıl önemlisi bu kameralar sadece idari personelin takibini sağlayacak, hükümlü ve tutukluların özel hayatlarına müdahaleyi engelleyecek biçimde tertibatlandırılmalıdır. Anayasa Mahkemesi, Meral Danış Beştaş (3) Başvurusu’nda koğuşları görür biçimde kamera tertibatını ve buna ilişkin itirazların dikkate alınmamasını özel hayatın gizliğini ihlal olarak kabul etmiştir.
Bu çerçevede ‘koğuş kapıları ile koğuşun bir kısmını görecek’ veyahut ‘koğuş kapısı açıldığında koğuşun bir kısmını görecek şekilde’ kamera takılması açıkça biçimde hukuka aykırıdır. Cezaevlerindeki kişilerin kamera ile izlenmesi, davranışlarının ve yaşam faaliyetlerinin kayıt altına alınması onların kişiliksizleştirilmesi, birey olma niteliklerinin yok sayılması, hükümlü ve tutuklara 'biri bizi izliyor' duygusunun uyandırılması anlamına gelmektedir. Bu uygulama hukuka ve insan onuruna aykırıdır." (Politika Servisi)
Evrensel'i Takip Et